NASIL BAŞLAMIŞTI BAK NASIL BİTTİ..

Ne olmuştu; 2001’de Devalüasyon olmuş, bankalar krizi merkezli ekonomik sorunlar bir anda patlak göstermiş, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e vatandaş tarafından yazarkasa atılmış ve uluslararası kapsamda birbiri ile bağlantılı olan pek çok süreç neticesinde de bugünkü Cumhur İttifakı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından koalisyon hükümeti devrilmiş, 2002 Genel Seçimlerine gidilmiş oradan da “1998 efektleri” doğrultusunda Türk siyasetinde yeni bir lider doğmuş ve aslında doğurulmuştu; “Recep Tayyip Erdoğan”..
O öylesine büyük ve güçlü bir lider ki; hitabeti, güçlü politik zekası ve stratejik hamleleriyle, Türk toplumu içerisinde böl parçala – yönet stratejileri doğrultusunda, “Ulusçuluğu pasifize edip” öncelikle kendi siyasi tabanını var etti. O öylesine zeki ve stratejik bir lider ki; Medya sektöründe “Doğan Medya’nın” bizzat Hükümet tarafından verilen faizsiz nakdi destek ile “Demirören Medya” olmasını da sağlayarak kendi politikası lehine medyayı tekel haline getirdi. O öylesine stratejik bir lider ki; ekonomi ve ticaret alanını yerli sermaye ile yandaşa, yabancı sermaye ile de Batı’ya bağımlı hale getirdi. O öylesine güçlü bir Dünya lideri ki; 2002’den bugüne, Irak ve Suriye başta bölgenin bu hale gelmesini kendi dile getirmiş olduğu BOP Eşbaşkanlığıyla icra etti ve her ne kadar fiili olarak ilan edilmiyor olsa da Irak’ın üçe, Suriye’nin dörde bölünmesine dolaylı olarak etki ederek bu coğrafyadaki enerji yataklarının ABD ve AB tarafından ele geçirilmesinin önü açıldı.. O öyle güçlü bir lider ki; bir dönemler siyasi hocası olan; rahmetli Prof. Necmettin Erbakan’ın dile getirdiği; “Emperyalizm, hedefi olan ülkeyi önce Haim Nahum Doktrini’ne eklemler, devamında da Ekonomi, Eğitim, Kültür alanlarında bağımsızlığını kaybetmiş olan toplumu yavaş yavaş içeriden sosyal olarak çürüterek dizayn edip, iç kaosa götürür” sözünü, Erbakan’dan ayrılarak AK Parti’yi kurup Anadolu’da hayata geçirtti..
Bununla da kalmadı; kendi siyasi tabanından, farklı partiler üzerinden yeni liderlerin doğmasına izin vermediği gibi (Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’nun AK Parti’ye katılması ve ne hikmettir Muhsin Yazıcıoğlu’nun Fetö Operasyonu ile hayatını kaybetmesi), karşısında yer alabilecek Ana Muhalefet Parti’si liderlerinin de, Okyanus Ötesinden dizaynına zemin oluşturdu. Bu duruma Deniz Baykal’ın kaset kumpası ile FETÖ üzerinden devrilmesi, yerine gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun gizli biçimde, Hükümetin BOP stratejisi adına bastonu olarak, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk siyasetine yaklaşık 13 yıl zaman kaybettirmesi en apaçık örnektir..
Şimdi 2025 yılı Türkiye Cumhuriyeti şartlarında; “ekonomik iktisadi, kültürel, eğitim ve sosyolojik” anlamda verileri karşılaştırdığımız da, 2001’e yani “Başladığımız yere, Türk Milleti olarak geri döndük” ve hatta 2001 krizinden daha kötü ve olumsuz bir tablo içersindeyiz. O vakitler dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e; “bu zalim yönetim aziz milletimizi bir simit ve çaya muhtaç etmiştir” diye seslendiğinde Erdoğan, Türkiye’de Döviz 3 TL’nin altında, Ekmek 50 kuruş’un altında, Benzin ise 4 ila 4,5 lira düzeyindeydi.. “Enflasyon değil, Devalüasyon olmuştu”..
Lakin 21. yy. göbeğinde bugünkü yapı da bizzat Süleyman Demirel’in dile getirdiği gibi; “Batı’nın korktuğu en tehlikeli Canavar olan Enflasyona” Türkiye yaklaşık % 70 ile teslim olmuştur. Bu öyle bir teslim oluş ki “yürütme, yasama ve yargı’nın” tek elde toplandığı mevcut sistem de TÜİK sipariş üzere; raporu % 48 olarak yayımlıyor, Hükümet Suriye sorunlarına 400 milyar dolar harcadık ama yetmez, enerjiyi Batı sömürürken orayı da Türk halkının verecek olduğu vergiler ile biz ihya ve inşa edelim diyerek, işçiye % 30 emekliye ise % 11,5 veriyor..
Tüm içinde olduğumuz bu denklemlerde Erdoğan ve ekibi sokaklar da halk nezdinde artık karşılıklarının olmadığını, denizin bittiğini, troller ve ana akım medya üzerinden manipülasyon gerçekleştirilerek algı oluşturulmasının artık  kitleleri uyutamadığının farkındadır. Farkında ki siyasi kariyeri boyunca “çatışma ve kavga kültürü ile” politika da önünü açmış olduğu her denklem gibi, aynı türden argümanları komuta kademesi ile birlikte masaya koyma stratejisini devreye sokmuştur..
Beşiktaş Belediyesi olayı, Esenyurt Belediyesi olayı, 2024 seçimlerinde  % 39 oy almış CHP üzerine strateji kurarak, ülke siyasetinde gerilim çıkartıp, bu sayede de bir sonraki ilk erken genel seçimler de Ana Muhalefetin doğal adayı ve 2019’dan bu yana üç seçimde de siyasi kariyeri boyunca yenemediği tek kişi olan “İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu” simgesini bitirmek ve halkın gözünde meşruiyetini sona erdirmek gayesindedir Cumhurbaşkanı Erdoğan.. Çünkü seçimler 2028’e kalmayacaktır erken genel seçimler Eylül 2025 ila Haziran 2026 arasında gerçekleşecektir..
CHP’ye saldırıyor Erdoğan, çünkü 2001 krizi ile İBB üzerinden nasıl Türkiye Cumhuriyeti liderliğine gelmiş ve liderliğinin önü bazı merkezlerden ve uluslararası finans sisteminden nasıl açılmışsa, Uluslararası finans sisteminin kendinden vazgeçmiş olduğu mevcut denklem de Ana Muhalafet Partisi’ne onay verdiğinin, CHP Hükümete geldiğinde ekonomik ve stratejik anlamda, Türk siyasetinde başarılı olacağının, en büyük siyasi rakibi olan; “Ekrem İmamoğlu’nu” doğal şartlarda karşı karşıya geldiklerinde yenemeyecek oluşunun bizzat farkındadır.
Bu yüzden bir yandan her daim dile getirdiği ve Türk siyasetindeki muhalefeti, kuklası olmakla itham ettiği “üst aklın” Orta Doğu adına belirlediği ajandayı uygulamak adına, bir sonraki seçimde adaylığının önünü açabilmek için DEM ile yakınlaşılmaktadır. Çünkü olası Referandum’da Türk milletinin % 58-60 bandında Hayır diyeceğinin sokakta karşılığı olmadığının farkındadır, bir yandan da yeniden aday olabildiği takdirde karşısına rakip olarak dikilecek olan “Ekrem İmamoğlu’nun” meşruiyetini halk gözünde bitirme hedefindedir..
Erdoğan – İmamoğlu denkleminde mücadele; 2019 Yerel Seçimleri ile İBB üzerinden doğal süreçte aynı türden bir Türkiye tablosu ile başlamıştı.. “11 Eylül 2001 Atlantik Efektleri” ile Türkiye’de gerçekleştirilen, 2001 koşulları nezdinde İBB üzerinden Türk siyasi liderliğine yürütülen kurt siyasetçi Erdoğan, 17 yıl sonra 2019 Türkiye koşullarında İBB üzerinden, halk nezdinde tıpkı kendine benzer biçimde toplumun her kesiminden tek başına en az  % 55 rey alabilecek İmamoğlu profilinin şahsı adına oluşturduğu “tehdidin farkındaydı”..
İmamoğlu’nun kurduğu tek bir hakaret cümlesi sebebiyle, gelecekte karşısına aday olarak çıkma ihtimali esnasında, masaya sürebilmek adına bir kenarda koz olarak bekletmek için sipariş üzere hazırlanan ” siyasi yasak ve hapis cezası” meselesi ile, Beşiktaş ve Esenyurt Belediye başkanları üzerinden İmamoğlu’na yürümek ve meşruiyetini bitirmeye çalışmak arasında fark yoktur.. Kendi liderliğe yürüyor olduğu dönemde,  Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Bülent Ecevit’i zalim yönetim olmakla suçlayan, Deniz Baykal’a siyasi yasağını kaldırtmak adına Atlantik’den baskı yaptırtan Erdoğan’ın, bugünlerde güç ve yetki elindeyken; “İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yaptırtığı şeyler, zalimlik” değil midir? Türkiye Cumhuriyeti, Demokratik bir Devlet değil, Rejimi değişti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dile getirdiği gibi “bir grup zümrenin şahsına” ait oldu da biz mi bilmiyoruz?
Aslında herşey; “Tek Yüzük” ile başlamıştı.. Diğerlerini bir araya getirerek “Hegemonya” altında eklemlemek için.. Arkası yarın arkası sonra.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Akçaköyspor Ürünleri Mağazamızda.....! Kapat